Sabahattin Ali'nin YKY'den çıkan 1943 yılında yazdığı romanı.
Bu kadar tanıtımdan sonra üzerimde bıraktığı etkiye geçelim. Hiç! hem de koca bir hiç. Tavsiye eden insanın hayatını değiştirecek kitap diye tavsiye etmesiyle oluşan yüksek beklentim yerle bir oldu.
Bu kadar yerden yere vurmadan sonra yazıma devam eder misin bilmiyorum ama ben yine de konusundan bir bahsedeyim.
Kitabın başında asıl karakter sandığımız kişi bizi bi 20 sayfa sonra asıl karaktere yönlendiriyor. Baş karakter silik bir tip, standart bir hayat yaşamış, ömrünün son demlerini yaşıyor. Yakılmasını istediği bir kara defteri var. Hikaye bu kısmıyla bana Franz Kafka'nın başına gelenleri anımsattı. Tabiki kara defteri bizim yan karakterimizin eline geçiyor. Yazar hikaye içinde hikaye anlatmayı amaçlamış. Ana karakterin gençliğinde yurtdışına gidişini ve orada bir resme aşık olmasıyla başlayan hikayeyi anlatıyor.
Çocuk kitabı olmadığı sürece hikayeler pek mutlu sonlarla bitmez. Bu hikaye de aynı süzgeçten geçiyor. Kitap okumayı hobi işi görmeyen okurların rahatça tahmin edebildiği bir sonu var.
Arada altını çizdiğim satırlar da olmadı değil. "İçinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan hiç bir zaman bu sevgiyi bir kişiye inhisar ettiremez ve kimseden böyle yapmasını bekleyemez. Ne kadar çok insanı seversek asıl sevdiğimiz kişiyi de bir o kadar kuvvetli ve çok severiz.Aşk dağıldıkça azalan birşey değildir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yakılacak yazılar yaz..Tapılacak yazılar yaz..Yakılacak şeyler okuyup yanmadıkça insan daha insan olamaz..Sen yaz ben okurum, yazdıklarının vicdanı olan her ruhta karşılığı var,ne mutlu sana!