Orhan Pamuk'un abisi Şevket ve annesi Şeküre Hanım'ın karakteriyle ne kadar olduğunu tahmin edemediğim fakat isimleriyle katıldıkları bir hikaye. Padişahın özel kitabını hazırlayan nakkaşlar arasında çıkan anlaşmazlık sonucu aralarından biri öldürülür. Biz okuyucunun işi elbette katili bulmak.
İş burada baya zorlaşıyor çünkü kitap resimde kullanılan perspektif gibi her bir kahramanın penceresinden anlatılıyor. Gerçeklik duygunuz baya sarsılıyor, çünkü karakterler yalan söyleyebiliyor. Pek fazla -itiraf edeyim hiç- rastlamadığım bu yeni üslup beni hem sarstı hem de ilgimi çekti.
Kitap okurken notlar aldım ama yine de katili tahmin edemedim. Kitaptaki tespitler çok etkileyici.
Altını çizdiğim cümlelerden birkaçı ise şöyle:
Bir adam öldürdüler ve aralarında tartıştılar. (Kuran Bakara, 72)
Bir şeyi aklımdan geçirirsem, her şeyi anlarsınız.
İçinizde kalbinize nakşeylediğiniz bir sevgilinin yüzü yaşıyorsa eğer, dünya hala sizin evinizdir.
Hüner yalnız yazıyı değil mektubun tümünü okumakta.
"Kırmızının hissini hiç görmemiş olana anlatın üstadım."
"Parmağımızın ucuyla dokunsaydık demirle bakır arasında olurdu. Avcumuzun içine alsaydık, yakardı. Tatsaydık tuzlu bir et gibi tok olurdu. Ağzımıza alsaydık doldururdu. Koklasaydık at gibi kokardı. Çiçek gibi koksaydı papatyaya benzerdi, güle değil."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yakılacak yazılar yaz..Tapılacak yazılar yaz..Yakılacak şeyler okuyup yanmadıkça insan daha insan olamaz..Sen yaz ben okurum, yazdıklarının vicdanı olan her ruhta karşılığı var,ne mutlu sana!